
Sağlık ve hastalık tanımını yapmak çok zordur. Daha önce pek çok tanım yapılmıştır. Dünya Sağlık Örgütü sağlığı; kişin bedenen, ruhen ve sosyal olarak iyilik hali diye tanımlamıştır. Homeopati hocam Vangelis Zafeiriou ise “Kişinin kendisiyle, çevresiyle ve doğayla iyi ilişki içinde olmasıdır” diyor. Her canlı varoluş amacına, doğaya uygun yaşamalıdır bunun dışına çıkarsa çatışma olur hastalık oluşur. Homeopati bize yaşam gücü tanımını verir. Yaşam gücü doğuştan sahip olduğumuz bir potansiyel ancak zamanla azalması ve artması mümkündür. Sürekli kendimizle, doğayla, ya da etrafımızdaki insanlarla çatışma içinde olmak yaşam gücümüzü azaltacaktır. Yaşam gücü insana kendi kendini tedavi edebilme gücü verir. Bir insan eğer kendi kendini tedavi edebiliyorsa neden hastalanır? Bunu fıçı prensibiyle açıklayabiliriz. Kendi kendini iyileştirme kapasitesi fıçı olsun. Yaşadığımız her olumsuzluğu o fıçının içine attığımızı varsayalım. Hem duygusal hem fiziksel tüm olumsuzlukları fıçının içine atarız bir gün o fıçı dolar. Hastalık ise fıçının taştığını anlatır. Dr. Hahnemann der ki “Semptomlar bize bedenin duyularla ulaşabilme yoludur”. Yani beden sahibine ve doktora sıkıntı var düzeltmek gerekiyor ben baş edemiyorum deme yoludur.
İnsanlar hasta olduğunda onu reddetme ve onu yok sayma ya da onunla savaşma yoluna gider. Halbuki hastalık yolunda olmayanı düzeltip tam şifaya ve bütünlüğe ulaşma yoludur. Hastalık varoluşun bize armağanıdır. Eğer onu dinler ve anlarsak tamamen düzelebiliriz. Ne demek istediğimi örneklendirmek istiyorum. Etrafımda buna benzer örnek çok. 40 yaşında erkek hasta, evli bir çocuğu var babasından devraldığı işi devam ettiriyor ve maddi bir problemi yok. Ancak son 6 aydır ara ara onu çok rahatsız eden karın ağrısı var ve doktor doktor dolaşıyor ve tanı konulamamış. Bir türlü ağrı kesicilerle de geçmiyor. Neyse ki bedenin kendini koruma içgüdüsü çok yüksektir. Ciddi bir ağrıyı bastırmanız mümkün değildir çoğu zaman. Bu kişiyle uzun bir sohbet sonrasında öğreniyoruz ki üniversitede başka bir bölüm okumuş olmasına rağmen baba mesleğine devam ediyor kendi arzuladığı işi yapamamış. Annesinin beğendiği kızla evlenmiş aşkı da yaşamamış. Sonra 40 yaşında aşık olmuş bu sefer karısı, çocuğu, eski hayatı ve aşkı arasında seçim yapmak zorunda kalmış ancak seçim de yapamamış çünkü çok güçlü bir ahlak anlayışı da onu baskılamış. Bugüne kadar iyi idare etmişti ancak son stres onu çok zorlamış ve fıçıyı taşıran son damla olmuş ve semptom ortaya çıkmış. Dr. Hahnemann’ın dediği gibi bu hastanın semptomları bizimle konuşuyor. İyi bir homeopat semptomların ne dediğini anlayan kişidir. Bu hastada tetkikler sonucunda bağırsak kanseri çıktı. Yaşam gücü yüksek biri olduğundan 1. Evrede üstelik de baskılanamayacak kadar şiddetli semptom verdi. Ancak bu hastanın hastalığı bugüne kadar kendisinin değil ailesinin istediği hayatı yaşamış olmasıdır. Varoluşuna uygun davranmamıştır. Sonunda duygusal çelişki ve sevgiliye kavuşamamak onda hastalık yaratmıştır. Aslında bu kişinin hastalığı kanser değil,gerçek hastalığı sevgiliye kavuşamamaktır. İşte tam bu noktada homeopati hem hastanın karın ağrısının ve kanserinin iyileşmesini sağlayacak hem de sonunda varoluşuna uygun hareket etme cesareti verecek. Bundan sonraki hayatını kendi istekleri doğrultusunda oluşturabilecek; eğer başaramazsa tekrar hasta olacak. Ancak homeopati ona bu şekilde düşünme ve hareket etme kabiliyeti kazandıracaktır. Öyle durumlar oluyor bir hastam ki daha önce kendisine phosphorus vermiştim. 1 ay sonra geldi ve “Biliyor musunuz ben artık herkes beni sevsin istemiyorum “ dedi.
Bu hastada olayın bağırsakta olmuş olması tesadüf değildir. Bağırsaklar duygusal beynimizdir. Genelde duyguyla ilişkili çatışmalarda solar çakranın içinde bulunduğu organlarda gastrointestinal sistemde yani, mide , bağırsak, Karaciğer, safra ve pankreas sisteminde sorun yaşanır. Hangi organın hastalandığı da bize o hastada yolunda gitmeyen şeyin ne olduğu hakkında bize bir şeyler söyler. Aslında her şey birbiriyle ilişkili, enerji sistemi, çakralar, her ne kadar modern tıbbın eğitim sisteminin içine girmemişse de bütün tamamlayıcı tıp uzmanları bunların birbiriyle ilişkisinden haberdardır.
Sonuç olarak gerçek iyileşme ve tam ve bütünlük haline giden yol bazen hastalıktan geçebilir. Eğer bir hastalığınız varsa onunla savaşmayın. Onu anlamaya çalışın size ne demek istiyor? Yolunda olmayan ne. Anlamak çözüme giden yoldaki ilk adımdır. Anlarsanız nasıl çözeceğinizi de bilirsiniz. Modern insan kanserden ve mikroplardan korkar. Halbuki tam ve bütün olan gerçekten sağlıklı bir insanda kanser oluşmaz, kronik hastalık oluşmaz. Kronik hastalık oluşumunu anlarsak tedavisi mümkün değil alışmak zorundasın denilen pek çok hastalığın kalıcı tedavisi sağlanır. Hastalık ve şikayetler iyileşmeye giden yolda hediyedirler. Hediye kıymetini bilen için fiziksel sağlıktan çok daha fazlasını verir.