KANSERİN PORTRESİ

KANSERİN PORTRESİ

Kanser; çaresizlik, acı ve ölüm çağrıştıran bir kelime. Duyan herkeste korku yaratıyor. Son  yüzyılın hastalığı. Ama gerçekten kanser hastalık mı? Bana göre kanser hastalık değil semptom; belirti. Hastalık  ruh ve bedende oluşan uyumsuzluk. Bedenin en güçlü konuşma biçimi hastalık. Kanser hayatına bir çeki düzen ver bu böyle gitmez demenin ciddi bir yolu.

 

Genç  bir adam. Çok başarılı kariyer  sahibi, evi, arabası, karısı ve çocukları var. İçki içmez, sağlıklı beslenmeye çalışır. Kanser olduğunu öğrenip ameliyat olduktan sonra homeopatik destek almaya karar vermiş. Her şeyi doğru yapmış, çok çalışmış ve herkesin hayatta elde etmek istediği şeyleri elde etmiş peki neden kanser olmuş? Aslında kendi istediği üniversitede okuyamamış, babasının uygun gördüğü fakülteye gitmiş. Okulu bitirmeye yakın güzel aklı başında çocuklarına anne olabileceğini düşündüğü bir kızla evlenmiş. Sevdin mi? Bu soruya yanıtı ilginç bana en uygun aday oydu diyor. 10 yıl evli kalmışlar 2 de çocukları olmuş. Her gün 10-12 saat çalışıyor. Akşam eve geldiğinde çocuklar uyuyor oluyor. Kendine ait bir tutkusu ya da hobisi yok. Eşiyle ortak bir zevki ve eğlencesi de yok. Kendini sevgiye muhtaç hissediyor. Sevilmek istiyorum diyor. Boşanma işini hep ertelemiş onun konumunda birine yakışmadığı için, eşine ve çocuklarına haksızlık yapmak istemediği için. En son ne zaman kendin için bir şey yaptın ? Önce ailemin bütün sorunları çözülsün her şey yolunda giderse 1-2 yıl içinde hayatımda değişiklikler yapabilirim diyor. Ama bedeni ona o kadar vaktin yok şimdi hemen yaşamaya başla diyor. Kanser ona artık burada dur ve kendine bir bak diyor. Artık biraz da benim için yaşa diyor.

 

Genç  bir adam, hali vakti yerinde. Elinde bir dosyayla geldi. 2-3 yıldır ara ara onu çok rahatsız eden karın ağrıları ve bağırsak sorunları var. İBS (irritable bağırsak sendromu) tanısı almış. Hastane hastane gezmiş. Moskova ziyaretinde bir homeopatla tanışmış ve ona Nux Vomica vermiş bir süre iyileşmiş ancak 6 ay sonra şikâyetleri tekrar olmuş. Daha önce   tek faydalı tedavi homeopati olduğundan tekrar homeopatik danışmanlık almaya gelmişti. 1 saat işlerinden bahsetti. Ben de onun için nux vomica düşünmeye başlamıştım ki bir ara "anti-depresan da aldım  " dedi. Ne için ihtiyaç duymuştun dediğimde "sevgilim beni terk etti " dedi. Hikâye bundan sonra değişti. Ayrıntıya indiğimizde bu sefer aslında üniversitede istediği bölümü okuduğunu ancak daha sonra babasının isteği ile baba mesleğine devam ettiğini anlattı. Karısıyla anlaşamıyordu ancak boşanmasına da iyi gözle bakılmıyordu. Bir kadın sevmişti o da boşanmasını şart koşmuştu. Tam bir çıkmazdaydı. Aslında biraz sevilmek istiyordu. Romantik bir ilişki istiyordu ailesini zorda bırakmak istemiyordu. Tam bu çıkmazda boğuşurken kanser tanısı aldı. Sevdiklerimize hoşgörülü olmak , istediği hayatı yaşamaları için özgür bırakmak için onların kanser olup ölümle burun buruna gelmelerini beklemeli miyiz ?

 

Genç  bir kadın. Liseyi bitirip üniversiteye başlamış. Bir adama âşık olmuş. Bu adamla onu sokakta el ele yürürken gören babası bundan hiç hoşlanmamış. Bunu ailesinin namusunu kirletmek olarak görmüş. Ne yapacağını bilemeyen bu genç kadın namusunu temizlemek için hoşlandığı adama kaçmış ve evlenmişler. 1 yıl her şey iyi gitmiş ancak sonra kadın okulu bırakmak zorunda kalmış. Evinin kadını olmuş çocuk yapmış ancak yine de koca dayağından kurtulamamış. Severek kaçtığı için yardım da isteyememiş. Onun evde maruz kaldığı şiddeti kimse görmemiş  duymamış çocuklarından başka. 20 yıl boyunca hiç sesini çıkarmamış. Zayıflamaya başlamış, iştahı kesilmiş, karın ağrıları olmuş  ama o hiç kimseye söylememiş . Sonunda çok zayıf düşüp  doktora gittiğinde kanser olduğunu öğrenmiş . Aslında hep iyi bir öğrenci, iyi bir kız, iyi bir eş olmuştu. Herkes ne istediyse yapmıştı. Bir tek kendisinin ne istediğini hiç bilememiş . Artık kanser olduğunu öğrendi. Çocuklarını bırakıp gitmek istemiyordu ne yapmalıydı? Genç bir kız iken toplum baskısı nedeniyle yaptığı yanlışı istemediği bir hayatı yaşayarak ödememiş miydi ? Daha ne kadar bu hatanın bedelini ödeyecekti ?

 

Bu örnekler de kendinize dair pek çok şey bulabilirsiniz. Her şeyi doğru yaptığınızı düşünürken kanser size uğramaz zannedebilirsiniz. Organik beslenip, içki ve sigaradan uzak durduğunuz, toplum içinde saygın ve sevilen biri iken kanser size uğramaz sanıyorsanız çok yanılırsınız. İnsan bu hayata babasının, çocuklarının, komşusunun ya da devletinin önemli ve başarılı bir bireyi olmak için gelmez. Hayatınızın tek amacı olduğunuz kişiyi olduğu halde var etmektir. Eğer ressam olmak istiyorsanız ama babanız istediği için doktor olursanız varlığınıza ihanet etmiş olursunuz ve hiç bir organik besin sizi kanserden kurtaramaz. Yukarıdaki 3 örneği seçtim; çünkü onlar bağırsak kanseri oldular. Tesadüf değildi. Bağırsaklar yani solar çakra ya da 3. çakra duyguların merkezidir. İlaç ya da ameliyat bir tedavi yöntemidir ancak burada kansere sebep olan temel değiştirilmelidir. Bu insanlar yaşam koşullarını ve şekillerini değiştirmeyi başaramazlarsa asla tam anlamıyla iyileşemezler. Homeopati yaşam koşullarını değiştirmek için onlara cesaret ve destek sunacaktır elbette. Bu hastaların ortak özelliği romantik bir ilişki düşlemeleriydi. Bugüne  kadar yaşadıkları ilişkilerde hayal kırıklığı ve incinmişlik yaşamışlardı. Diğer bulgularından bahsetmedim çünkü anahtar kelime hayal kırıklığı ve sevilme arzusuydu. Bunun için Natrum Muriaticum başlandı. Tedavide başarılı olduk diyebilmek için 2-3 yıl izlemek gerektiğini düşünüyorum. Şu anda yeni bir hayat kurmak için yeni çabaları olduğu için başarı şanslarının yüksek olduğunu düşünüyorum Bu hastalardan sadece biri ilerlemiş evrede olduğu için kemoterapi aldı diğerleri kemoterapisiz izlenmekte. Bence başarı, kanserin varlığı sayesinde belki de ilk kez kendi arzuladıkları gibi bir yaşama geçiş yapmaktır. Ölümlü  bir dünyada yaşarken ölmekten daha beteri hiç yaşayamadan ölmektir bence.