Homeopati çok derin bir yöntem. Uygulama
sırasında fark ettim ki pek çok insanın yaşayamadığı, kabullenemediği bir yası
var. Bu da, sıklıkla yakın sevilen birinin kaybı. Bazen de unutulamamış, fiilen
bitmiş ancak duygusal olarak geride bırakılamamış bir aşk hikâyesi. Bazı insanlar daha derin bağlanıyorlar ve bu
bağı kaybetmek de istemiyorlar. Her hastanın hikâyesinde yas durumu söz konusu.
Nedir yas? Bir ayrılık durumunda; ölüm,
ilişki bitişi gibi; özlem, acı ve
üzüntünün davranışlarla belli edilmesidir. Yani yakınını kaybeden
birisinin bir süre ağlaması, iştahının azalması, hayattan çekilmesi gibi
durumlar yastır ve aslında bir yere kadar normaldir. Boşanmış bir çiftin ya da
ayrılıkla sonuçlanmış bir aşk ilişkisinin ardından acı çekmek, üzülmek, ağlamak
gibi şeyler normaldir ve bu yas tutmaktır. Yas tutmak ne zaman anormal olur?
Yakın bir arkadaşını ya da yakınını kaybetmiş biri hiç ağlamazsa veya kendine
fiziksel zarar verecek kadar şiddetli tepkiler gösteriyorsa bu anormal olur.
Yasın yaşanması gerçekten gereklidir çünkü eğer olması gerektiği gibi
yaşanmazsa maalesef uzun bir zaman sonra hastalık olarak karşımıza çıkmakta.
Hatta hastanın kendisi bunu çoktan unutup gitmiş oluyor. Tedavi başladığım ve
ikinci görüşmeye gelen hastalar arasında benim yıllar önce sevdiğim biri
ölmüştü ve ben hiç ağlamamıştım son zamanlarda onu düşünüp ağlıyorum ya da birden
aklıma geldi hala ağlayamıyorum gibi açıklamalar yapıyorlar.
Homeopati bize bazı insanları yasa bağlı hastalıklar geliştirme ihtimalinin daha fazla olduğunu söylemekte ancak ben yine de modernleşen dünyanın insanın duygularını rahatça yaşamasını zorlaştırdığını düşünüyorum. Yani cenazelerdeki ağıtçı teyzelerin rolü belki de kayıp karşısında donmuş duygusunu ifade edemeyen insanlara yardım etmekti ve artık cenazelerde ağıtçılar yok .
Modern insana eğitimi sırasında
duygularını ulu orta ifade etmenin ayıp, günah olduğu öğretiliyor. Zamanla
insanlar duygularını ifade etmeyi unuttular.
Yas sonrası en çok kronik ağrıyla giden
hastalıkları görüyoruz ancak kanser vakaları da görülebilir. Solar çakra yani
duysal çakra olarak bilinen çakranın kontrol ettiği alanlarda ki bunlar, mide
barsak sistemi, karaciğer, sırt ve bel bölgesidir; ağrı ya da kanser ya da
başka bir kronik hastalık görülebilir. Bazen ifade güçlüğüne bağlı yine boğaz
çakrası bölgesinde yani, boğaz, tiroid, akciğer ve kalp hastalıkları
gözlenebilir.
Çoğunlukla hasta ya hikayeyi anlatırken
ya da ikinci görüşmede bu yas olayını anlatıyor hatta sıklıkla kendileri de
hastalıklarıyla yas arasındaki bağlantıyı kuruyorlar. Ancak bunu görmek tedavi
olmayı sağlamıyor. Yasın mutlaka ifade bulması gerekiyor.
Yasta kullanılan pek çok remedi var.
Bunlardan bir kaç tanesinden burada bahsetmek istiyorum.
IGNATIA
Akut yas ilacı. Herkesin dolabında
mutlaka bulunması gereken bir ilaç.
Cenazelerde çok işe yarayan bir ilaç. Elbette insanların ağlamasını
engellemiyor. Ancak yasa bağlı gelişebilecek anormal durumları ve hastalıkları
önlüyor. Eğer çok yeni bir ölüm ya da ayrılık ve buna bağlı tarifsiz bir üzüntü
ve acı varsa kullanılabilir. İç çekme şeklinde bir ağlama varsa, sesli sesli ve
rahat ağlayamıyorsa. Boğazımda düğüm var gitmiyor diyorsa ilk düşünülecek
remedidir.
NAT MUR
Duygusal ilişki kaybından sonra hastalık
gelişmişse. Yani eşten boşanmak, sevgiliden ayrılmak gibi aşk acısı sonrası
hastalık gelişmişse düşünülmesi gerekir. Sessiz keder çeker. daha duygusal,
kırılgan içe kapanık insanlardır. Teselli edilmek istemezler. Daha çok baş
ağrısı, migren gibi rahatsızlıklar geliştirirler ancak her türlü ağrı gelişir.
Sürekli geçmişi düşünürler. Depresyona eğilimlidirler.
STAPHYSAGRIA
Bunlar kayıpla ilgili suçluluk duygusu
yaşarlar. Benim yüzümden öldü ya da benim hatam yüzünden terk etti diye
düşünürler. Suçlu olmadıkları halde suçlu hissederler. İçlerinde ifade
edilmemiş bir öfke vardır. İçe dönük ve sessiz bir yas da yaşayabilirler,
beklenmedik bir öfke patlamasıyla birlikte olan büyük bir yas da
yaşayabilirler. Duygusal, romantik, sempatik kişilerdir.